Bu hafta araba bakımda…kiralık aracı da akşama alacağız…yani
bir pazartesi sabahında toplu taşımla ulaşılacak ofise…en hızlı erişim Ulus üstünden…arabaya alışınca da toplu taşım hesaba katılmayarak evden geç çıkılmış…saat dokuza geliyor…ofise geç
kaldığım kesin…hafta sonunda yaşananlardan dolayı hiç tadım yok… zaten geç
kaldım battı balık… kendime bir güzellik yapayım…yine beynimdeki sesler
düşündüler ve kara verdiler…bedenimin ise onlara ayak uydurmaktan başka çaresi yok…ayaklarım
beni doğru SULUHANa götürdü…
mevsim yaz ise Suluhan arka avludaki çay ocağı benim saklanma mekanım… içim çok daraldığında 5 dakikalığına da olsa kendimi attığım yer…kötü bir yeşile boyanmış beton süs havuzunun şırıltısı, emekli amcaların hiç konuşmadan oynadıkları tavlanın zar şıkırtısı, demlenen çayın mis gibi kokusu, sıcağa rağmen taş duvarların serinliği…garip bir huzur kaplar içimi, sakinleşirim orada… ama kışın hiç gitmedim…nasıldır, açık mıdır onu dahi bilmiyorum…gidip görelim bakalım…
halin yan cephesindeki sokakta ilerliyorum…ağır bir balık kokusu var havada…esnaf daha yeni çıkarıyor mallarını askıya…ilerde yeşillikler gelmiş, hepsi yerlere saçılı o çamurlu sokakta… ilginçtir renk katmış sokağa…sağda ekmek arası hamsici, solda çiğer ekmekçi…aralarından geçiyorum…kafamın içindeki sesler konuşmuyorlar…hayret siz hiç sus pus olmazdınız…
Suluhana varıyorum… doğru aşağıya…ne de güzel güneş vurmuş
avluya…oooo boncukçular çok dökmüşler boncuklarını, belki de hiç
kaldırmıyorlardır akşamları…benim işim olmaz pek boncukla, gerçi büyük
konuşmayayım bi bulaşmadığım o kaldı…aşağıdaki esnaf ise yeni diziyor plastik
çiçeklerini…pırıl pırıl bir hava var bu sabah Ankarada….simle boyanmış plastik
çiçekler de parlıyor alabildiğince…garip ama bu görüntü bile hoşuma gidiyor o
an…
arka avluya geçiyorum umarım açıktır çay ocağı diye düşünerek… Heeey yaşasın tabi ki açık…hiç çayocağı kapanır mı bir hanın…hem de çay kokusu sarmış her yanı… ama ben orta kahve istiyorum …oturuyorum yeşil havuzun yanına…fıskiyesi haliyle kapalı…eeeh bu saatte emekli amcalar da yok…kahvem geliyor…bir sigara yakıyorum ve kahvemden bir yudum alıyorum…güzel yapıyorlar kahveyi de… telvesi ne fazla ne de duru kahve…orta şekeri de tam ayarlamışlar doğrusu…
İşte böyle… kısacık bir kaçamak yaptım bugün…eh akşama kadar
idare de etti bu doping beni ve gün sona ererken bu satırları yazdırdı bana…kendi
kendine terapinin ara bir dozuydu diyelim…geriye kalanlar da bu fotoğraflar oldu…huzurlu
kalın…
4 yorum:
Bende çok severim suluhanı.Kim bilir belki karşılaşmışızdır.
Haftada en az bir kere yoklarım.Ne var ne yok diye...
kim bilir belkide...
belki de bir gün oturur beraber içeriz çayımızı, kahvemizi....
inanın ben saklanıyorum orada...
kendimi görünmez hissediyorum kalabalığın ve karmaşanın içinde...
Mükemmel.. İşe geç kalmak kesin. "Madem öyle bir kahve de benden olsun" diyebilmek. Hayatı gereğinden fazla ciddiye almayıp telaş yapmadan kendin için yaşayabilmek... Helal olsun sana. Mesaili çalışırken arada bir yaptığım bir şeydi bu benim. Üniversitenin botanik bahçesi, çalıştığım hastaneye çok yakındı. Herşeyi olduğu gibi bırakıp bir çay içimlik molayı üniversiteye kaçarak verirdim. Ne iyi etmişsin.
böyle kaçamaklar yapmazsa insan yaşamaya inanın mecali kalmıyor...
Yorum Gönder